TR17CR12

AS (2017) CR 12
Addendum 1

Provisional edition

2017 Olağan Genel Kurulu II. Dönem Toplantısı (24-28 Nisan)
Second part of the 2017 Ordinary Session (24-28 April) 
Deuxième partie de la Session ordinaire de 2017 (24-28 avril)
_____

Ek Tutanak
Addendum to the report / Addendum au compte rendu

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
These speeches commit only the members who have tabled them
Ces discours n’engagent que leurs signataires

---------------

Aşağıdaki konuşmalar, konuşma listesinde ismi ve Genel Kurulda bulunan ancak süre kısıtı nedeniyle konuşma yapamayan üyeler tarafından sunulmuştur.
The following texts were submitted by members whose names were entered on the speakers’ lists and who were present in the Chamber but were prevented from delivering them due to lack of time.
Les interventions suivantes ont été communiquées par des membres qui, inscrits et présents en séance, n’ont pu être appelés à les prononcer faute de temps.

Parlamenter Meclis- Nisan Dönem Toplantısı (24-28 Nisan 2017)
Parliamentary Assembly - April part-session (24-28 April 2017)
Assemblée parlementaire – partie de session du 24 au 28 Avril 2017

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation  
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque

Tarih :
Date : 25.04.2017

Oturum :
Sitting N° / N° de séance : 12

Müzakere :
Debate on / Débat : Functioning of democratic institutions in Turkey

Ad, soyad ve siyasi grup :
Name, first name and political group:
Nom, prénom et groupe politique : GÜNAY, EMİNE NUR, EC

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
This speech commits only the member who has tabled it / Le présent discours n’engage que son signataire 

=======

Sayın Başkan,

Değerli Üyeler,

Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olan Türkiye, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi temel referans kabul eden demokratik bir hukuk devletidir. Basın özgürlüğü ifade özgürlüğünün çok önemli bir unsurudur ve ülkemizde Anayasa ile güvence altına alınmıştır.

Bugün Türkiye’de salt gazetecilik yaptığı için tutuklu olan hiçbir gazeteci yoktur. Mesleği gazeteci olan ama mesleki faaliyetlerinden ayrı olarak işledikleri farklı mahiyetteki suçlardan dolayı tutuklu olan bazı kişiler vardır. Eğer bir kişi mesleği gazeteci olsun, başka birini öldürmüşse, uyuşturucu ticareti yapmışsa gazetecilik mesleği bu kişinin yargılanmasına, tutuklanmasına mahkûm olmasına engel olabilir mi?

 İfade ettiğim gibi, Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinden dolayı herhangi bir şahsın gözaltına alınması ya da tutuklanması söz konusu olamaz. Mesleği gazetecilik olup, halen tutuklu bulunanlar ise, Cumhuriyet savcılarınca adam öldürme, sahtecilik, FETÖ, PKK, DEAŞ gibi terör örgütlerine üyelik, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs gibi suçlar kapsamında yürütülen soruşturmalar ve yargılamalar neticesinde tutuklanmışlardır.

Ülkemize yöneltilen eleştirilerden biri de 15 Temmuz’dan sonra kapatılan basın kuruluşlarına ilişkindir. Öncelikle şu bilinmelidir ki 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’nin en kritik kurumlarına sızmış FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilmiş hain bir saldırıdır. Bu terör örgütü diğer alanlarda olduğu gibi medyada da oldukça güçlü bir yapı kurmuştur. Terör örgütü bu güçlü yapılanması ile mensuplarının kurdukları, satın aldıkları veya yönettikleri gazete, dergi, televizyon kanalı ve radyo istasyonlarında sürekli olarak terör örgütü propagandası yapmışlar, bu kuruluşlardan elde ettikleri gelirleri de örgüte aktararak bu örgütün terörist faaliyetlerini finanse etmişlerdir.

Terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan bu medya kuruluşlarının kapatılması da yine terörizmin finansmanının önlenmesine ilişkin uluslararası sözleşmelerin hükümlerine de uygun olarak gerçekleştirilmiştir.

Değerli üyeler,
Raporda Türkiye’ye basın özgürlüğü noktasında yöneltilen eleştiriler üzülerek söylemeliyim ki gerçeklikten uzak, temelsiz ve orantısızdır. Basın özgürlüğü Türkiye’nin olmazsa olmaz değerlerinden biridir, anayasamız ve anayasal kurumlarımız da bunun teminatıdır. 

Teşekkür ederim.

Parlamenter Meclis- Nisan Dönem Toplantısı (24-28 Nisan 2017)
Parliamentary Assembly - April part-session (24-28 April 2017)
Assemblée parlementaire – partie de session du 24 au 28 Avril 2017

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation  
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque

Tarih :
Date : 25.04.2017

Oturum :
Sitting N° / N° de séance : 12

Müzakere :
Debate on / Débat : Functioning of democratic institutions in Turkey

Ad, soyad ve siyasi grup :
Name, first name and political group:
Nom, prénom et groupe politique : KANDEMİR, ERKAN, EC

Bu konuşmalar sadece konuşma sahibini bağlar
This speech commits only the member who has tabled it / Le présent discours n’engage que son signataire 

=======

Türk milleti ve Türk demokrasisi, 15 Temmuz 2016 gecesi çok şiddetli ve kanlı bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır.

Ancak darbenin faili olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Türkiye’nin baş etmek zorunda olduğu tek tehdit değildir.

PKK, PYD/YPG, DAEŞ ve DHKP-C gibi terör örgütleri darbe öncesi dönemde de Türkiye’de birçok saldırı gerçekleştirerek yüzlerce insanımızın ölmesine neden oldular. Ve bu örgütler saldırılarını halen sürdürmektedirler.

Ama bu rapor ne yazık ki, ülkemin terörle mücadelesini adeta insan hakları ihlali olarak nitelemekte; Türkiye’nin terörle mücadelesini alkışlamak yerine, terörle mücadeleyi adeta insan haklarının ihlal edilmesi olarak yorumlamaktadır.

Diğer taraftan Türkiye, dünyada benzerine pek de rastlanmayan atipik bir terör örgütüyle karşı karşıyadır. FETÖ dediğimiz bu örgütün gücü, başta güvenlik ve yargı bürokrasisi olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşlarına sızarak anayasal düzen dışında gizli ajandalarla faaliyet göstermesinden gelmektedir. Kısacası karşılaşılan tehdit sadece 15 Temmuz gecesi darbe teşebbüsü esnasından karşılaşılmış ve savuşturulmuş bir tehdit değildir. Bu örgüt paralel bir devlet yapılanması olarak Türkiye’nin tüm demokratik kurumlarının işlev ve varlığını temelden sarsmaktadır.

Devletin pozitif yükümlülüklerinin en başında halkın demokratik iradesinin devlet yönetimine yansıması önündeki tüm engellerin kaldırılması gelmektedir. Bu kapsamda söz konusu terör örgütleriyle bağlantılı kişilerin yargı önüne çıkarılmasının sağlanması hayati önem taşımaktadır.

Bu anlayışla ilan ettiğimiz ve devam eden olağanüstü hal, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin devletimize tanıdığı haklardan biridir. Türkiye Cumhuriyeti olarak biz de bu hakkımızı yine sözleşmede öngörülen usuller çerçevesinde kullanıyoruz.  Hak ve özgürlüklerle ilgili tek bir geri adım atılmamaktadır.

Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına yönelik tehditlerin ne kadar ciddi olduğu ortadadır. Bu tehditlere karşı yürütülen mücadeleye Avrupa Konseyinin destekleyici bir tavır göstermesini beklerken öyle bir rapor görüyoruz ki, adeta darbeciyi değil seçilmiş iktidarı suçlamakta; teröristi değil, halkını terör belasından kurtaran Devleti hedef almaktadır.

Parlamenter Meclis- Nisan Dönem Toplantısı (24-28 Nisan 2017)
Parliamentary Assembly - April part-session (24-28 April 2017)
Assemblée parlementaire – partie de session du 24 au 28 Avril 2017

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation  
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque

Tarih :
Date : 25.04.2017

Oturum :
Sitting N° / N° de séance : 12

Müzakere :
Debate on / Débat : Functioning of democratic institutions in Turkey

Ad, soyad ve siyasi grup :
Name, first name and political group:
Nom, prénom et groupe politique : ÖNAL, SUAT, EC

=======

Sayın Başkan,

Değerli Üyeler,

Avrupa Konseyi ve AKPM’nin Türkiye’deki gelişmelere ilişkin değerlendirme ve önerilerini önemsiyor ve mevcut diyaloğumuzun daha da derinleşerek devam etmesini arzu ediyoruz. Bunun için Avrupa Konseyi’nin Türkiye’nin Konseyin kurucu üyelerinden biri ve Türk vatandaşlarının Avrupa vatandaşları olduğunu bir an olsun unutmaması gerekiyor.

Ne yazık ki, tartışmakta olduğumuz rapor bu anlamda oldukça uzaklaştırıcı bir dil ve içerikle yazılmış.

Bugün Türkiye’de demokratik kurumların işleyişi ve vatandaşlarımızın güvenli ve demokratik bir ülkede hayatlarını sürdürebilmesi karşısındaki bir numaralı tehdit terörizmdir. Buna karşın raporda Türkiye’nin maruz kaldığı terör saldırılarına yalnızca iki veya üç paragraf ayrıldığını görüyoruz. Öyle ki, terör saldırılarının sebep olduğu en dramatik sonuç ulusal ekonomi göstergelerinin kötülemesi olarak sunuluyor, terörle mücadelede Türkiye’ye ne gibi bir destek sağlanabileceği konusunda hiçbir fikir beyan edilmiyor.

Görevden alınan Belediye Başkanlarından bahsediliyor ancak belediyelerce terör faaliyetlerinin ne şekilde desteklendiğine, belediye araçlarıyla kazılan çukurlara, taşınan silahlara, alınan canlara değinilmiyor bile.

Bazı AK üyelerinin PKK’lı teröristlere verdiği destek ortadayken Suçluların İadesi Konusunda Avrupa Sözleşmesi’ne riayet edilmesi konusunda hiçbir ülkeye çağrıda bulunulmuyor, Avrupa’daki uyuşturucu ticaretinden %80 pay alan PKK’nın faaliyetlerini engelleme hususuna değinilmiyor bile.

Raportörlere katılıyorum. Her türlü terör tehdidine karşı vatandaşlarını korumak Türk makamlarının hakkı ve ödevidir. Ve terörle mücadelenin hukukun üstünlüğü ve AK değerleri korunarak yapılması gerekmektedir. Öte yandan, raporda defalarca işkence ve kötü muamele iddialarından bahsedilmesine karşın bunlara ilişkin tek bir somut bir kanıt veya veri yer almamaktadır.

Nisan ayı içerisinde Türkiye’ye seçim gözlem heyetinin üyelerinden biri olarak gelmiş bir AKPM üyesinin PKK flaması altında çekilmiş fotoğraflarının bulunması Türk halkında büyük bir infial yaratmış ve AK’nin inandırıcılığını derinden zedelemiştir.
AKPM’nin Türkiye’deki terör gerçeğine sırt çevirmeye devam etmesi artık mümkün değildir. İlişkilerin sağlıklı ve dengeli bir şekilde devam etmesi için Türk halkının, AKPM’nin terör örgütlerinin değil gerçekten demokratik kurumların yanında olduğunu görmeye ihtiyacı var. Bunu tartıştığımız rapor ile gerçekleştirmemiz mümkün görünmüyor.

Mevcut haliyle rapora ret oyu vermeniz bu anlamda büyük önem taşımaktadır.

Teşekkür ederim.

Parlamenter Meclis- Nisan Dönem Toplantısı (24-28 Nisan 2017)
Parliamentary Assembly - April part-session (24-28 April 2017)
Assemblée parlementaire – partie de session du 24 au 28 Avril 2017

Türk Delegasyonunun üyesi tarafından yapılamayan konuşma
Undelivered speech tabled by a member of the Turkish delegation  
Discours non prononcé déposé par un membre de la délégation turque

Tarih :
Date : 25.04.2017

Oturum :
Sitting N° / N° de séance : 12

Müzakere :
Debate on / Débat : Functioning of democratic institutions in Turkey

Ad, soyad ve siyasi grup :
Name, first name and political group:
Nom, prénom et groupe politique : YAŞAR, SERAP, EC

Sayın Başkan,

Değerli Üyeler,

Ülkemizde 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren Fetulllah Gülen Terör Örgütü’nün (FETÖ) Avrupalı dostlarımız tarafından halen tam olarak anlaşılamadığı bu raporda da gözükmektedir.

FETÖ devletin her kademesini bilhassa askeriye ve yargıyı adeta ahtapot gibi saran, üyelerinin takma isim kullandıklarını, “opus-dei” benzeri bir örgüttür. Özel sektörde de medya ve bankacılık gibi her alanda örgütlenme içine girmişlerdir. Bilhassa kamuda örgütlenebilmek için, memuriyete giriş sınav sorularını çalarak memuriyet sınavlarını kazandıkları belirlenmiştir.

Ne yazık ki bu raporda iddia edildiği gibi “tutuklanan ve işten atılan kişi sayısının çokluğunun” gündeme getirilmesi FETÖ’yü hiçbir şekilde anlamamak demektir. Bakınız, Bankacılık Devlet Denetleme Kurumunda bir bankacılık uzmanının sualtı taarruz komandolarının örgüt içindeki amiri olduğu, bir Sayıştay denetçisinin Milli İstihbarat Teşkilatından sorumlu FETÖ üyesi olduğu, bir öğretmenin o bölgedeki Jandarma kuvvetleri içinde kendi örgütlerine mensup askerlerin amiri olduğu açıkça belirlenmiştir. Sizin yanlış olarak masum addettiğiniz bu kamu görevlileri 15 Temmuzda halka ateş eden, TBMM’ye bomba atan askerlere emir vermektedir.

İşte kamu görevinden uzaklaştırmalar net deliller ile gerçekleştirilmektedir. Adeta matematiksel ölçütler kullanılmaktadır. Delilsiz bir işten atılma olayı asla düşünülemez.

Tutuklamaların ise zaten bir yargı süreci olduğu aşikârdır. Yine bir örnek vereyim; 15 Temmuz gecesi darbeci komutanlarım emri ile gece 11 ile sabah 3 saatleri arasında birliğinde darbeye katılmış ve sonrasında polis tarafından gözaltına alınmış bir üst düzey asker dahi bugün masum olduğunu iddia edebilmektedir.

Bilhassa yargıda yapılan görevden almalar tamamen açık ve net deliller üzerine yapılmıştır. 2014-2016 yılları arasında bu Soruşturma Komisyonu marifetiyle örgüt üyesi hâkim ve savcılar açığa çıkarılmıştır. 15 Temmuz öncesinde disiplin soruşturmalarında savunma verme aşamasına gelen bu hâkim ve savcıların bir kısmı hakkında 2016 yılında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 4 dava açılmıştır. 15 Temmuz da bu yapının bir terör örgütü olduğunu açığa çıkarmıştır. Kısacası, bu hâkim ve savcıların görevden alınmaları bir gecede alınmış bir karar değildir. 300’e yakın hâkim ve savcı da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak isim isim örgütü itiraf etmişlerdir.

Teşekkür ederim.